Global alanda büyük bir ilgi görüyoruz
ENLİL… Sümer Mitolojisi’nde fırtına ve rüzgâr tanrısı… Rüzgârın efendisi diyelim… Kadim bir medeniyet, ülkemizden dünyaya açılan bir projeye isim babalığı yapıyor… Okuyacağınız satırlar, İstanbul’da bir metrobüs yolculuğu sırasında oluştuğunu fark ettiği rüzgârı, “Ben bunu kullanırım!” diyerek dünya çapında bir proje ortaya koyan 1990 doğumlu genç bir mühendisin gurur ve heyecan dolu “serüveni…”
Projenin sahibi ve DeveciTech’in kurucu ortağı Kerem Deveci, Mercedes-Benz Türk Start Up Yarışması’nda Teknoloji Dalı’nda birincilik ödülünü kazandıktan sonra adım adım dünyaya açılan “yolculuğu” GasteArge‘ye anlattı…
Mehmet Yücel

■ Proje fikri nasıl doğdu? O ilk kıvılcımı merak ediyorum… Neler hissettiniz?
Viyana Teknik Üniversitesi’nde lisans eğitimime başladım. Sonrasında Türkiye’ye döndüm. Eğitimime İstanbul Kültür Üniversitesi’nde devam ettim. Evimle okul arasında metrobüs kullanıyordum. Kadıköy’den Yenibosna’ya gidip gelirken her gün üç saatimi yollarda harcıyordum. Haliyle düşünecek çok fazla vaktim vardı. Yenilenebilir enerji kaynakları konusuna da ilgi duyuyordum. Metrobüste seyahat ederken araçların yarattığı rüzgârı fark ettim… Birden “ben bu rüzgârı kullanırım” dedim. İnanılmaz bir heyecandı. Hemen işe koyuldum. Adım adım ilerledikçe heyecanım daha da arttı.
■ İlk adımlarınız neler oldu?
O heyecanla ilk iş olarak patent evraklarını hazırladım. Ardından kendi çabalarımla ilk prototipi yapmaya giriştim… Ve başardım. Çok heyecanlandığımı tekrar itiraf ediyorum.
EPEY DALGA GEÇEN OLDU
■ Projenizi somutlaştırıncaya dek yaşadığınız moral bozuklukları oldu mu?
Oldu elbette. Önce yakın çevrem “yapma, etme” demeye başladı. Neredeyse her gün “gir bir işe çalış, boş işlerle uğraşma” gibi sözlerle karşılaşıyordum. Melek yatırımcı ağlarıyla ve hibe veren kuruluşlarla görüştüğümde, “Sen kimsin belediye ile iş yapmak kim?”, “Sen kim bunu başarmak kim?”, “Bu işin tutacağını düşünmüyoruz!” gibi sözlere muhatap oldum. Bulunduğum kuluçka merkezinden de bu yüzden elendim. Epey dalga geçen oldu… Ta ki, İETT’nin desteğiyle prototipimizi Metrobüs güzergâhına yerleştirip global alanda ses getirinceye kadar.
■ Projenizi ana hatlarıyla özetlersek…
Projemiz karayolları, metrobüs ve bunlara benzer ulaşım hatları, yüksek katlı konutlar dahil şehrin tüm imkânlarını kullanarak yerleştireceğimiz solar panel destekli, hibrit dikey eksenli rüzgâr türbini ile hem taşıtların oluşturduğu hem de doğal rüzgârları kullanarak enerji üretirken, aynı zamanda üzerine yerleştireceğimiz sensörler ve IoT platformu ile şehir içi sıcaklık, nem, rüzgâr, CO2 ölçümü yapacak. Yaptığı ölçümlerle karbon ayak izi haritasını çıkartıp şehrin konforunu sağlarken, deprem izleme istasyonu ile de olası İstanbul depreminin tahminlerine bilgi sağlayarak şehrin güvenliğine katkıda bulunmuş olacak. Üreteceğimiz enerjiden yaptığımız ölçümlere, şehre kazandırdığımız her bilgi ve datayı paylaşacağız… İsteyen herkes geliştireceğimiz mobil uygulamadan bilgilere ulaşabilecek ve anlık olarak takip edebilecek.
■ Şu an hangi noktadasınız?
Yeni ürün prototipimiz bitti. Mercedes-Benz Türk Start Up Yarışması’nda Teknoloji Dalı’nda birincilik ödülünü kazandık. Mercedes-Benz in davetlisi olarak Almanya’da ana merkez ile bir görüşme gerçekleştireceğiz. Özellikle, teknik alanda böylesine hayranlık uyandırıcı bir firmanın ödülünü kazanmak bizi çok mutlu etti. Silikon Vadisi’nde referans gösterildi. Forbes, World Economic Forum, Cheddar, 9gag, Reddit gibi her alandan sosyal medya sayfalarında paylaşıldı. Bu saydıklarımın yanında her kıtadan sosyal medya hesaplarına haber konusu olduk. Dünyanın en ünlü Facebook içerik üreticilerinden Nas Daily bir bölümünü bize ayırdı. Hollanda, Almanya, Fransa başta olmak üzere bütün kıtalardan yatırımcılarla görüşüyoruz.
■ Anlattıklarınız muhteşem şeyler…
Ayrıca 44 farklı ülkeden katılımcının olacağı dünyanın en büyük iklim yarışması olan ClimateLaunchpad’de ülkemizi İskoçya’da temsil ettik ve birincilikle döndük. Mayıs sonunda Polonya’da düzenlenecek olan ve 15 ülkeden gelen katılımcıların yarışacağı dünyanın en büyük enerji etkinliği Power UP’da ülkemizi temsil edeceğiz. İngiltere Hükümeti bizimle iletişime geçti ve süreçlerine dahil ettiler. Solarİmpulse Foundation bizi kendi bünyelerine “1000 Efektif Çözüm”den biri olarak davet etti. Şu an onların üyesiyiz. Global alanda beklemediğimiz büyük bir ilgi görüyoruz. Umarım sonucunda güzel ülkemizi hak ettiği gibi bilim ve teknikle yurtdışında temsil edebileceğiz.
■ Projenizin dünyada benzer örnekleri var mı?
Fikir olarak ortaya atılmış ama bildiğimiz kadarıyla henüz uygulama olarak bulunmuyor. İlk ve en kapsamlı uygulamayı biz yapmak istiyoruz.
HEDEFİMİZ KARAYOLLARI
■ Başka alanlara da uygulamayı düşünüyor musunuz?
Tabii ki… Çeşitli alanlarda, çeşitli şekillerde uygulamayı düşünüyoruz. Ama ilk hedefimiz karayolları.
■ Kaç türbin çalışır durumda?
Bizim bir tane prototipimiz vardı ve o da görevini başarıyla gerçekleştirdi.
■ İnternet ortamında “20 bin evin elektrik ihtiyacını karşılayabileceği”ne dair bilgiler var…
Bu bizim tarafımızdan verilen bir rakam değil. Bir gazeteci arkadaşın “Bütün metrobüs hattına döşenmesi halinde ne olur?” sorusundan yola çıkarak kendince yaptığı bir hesaplama. Maalesef insanlar tek türbinin bu kadar enerji üreteceğini zannetmiş. Ama türbin sayısını artırarak bu rakamlara ulaşmak mümkün.
■ Nasıl bir gelir elde etmeyi öngörüyorsunuz?
Henüz var olmayan bir pazar bizimki. Ama uluslararası raporlar, yenilenebilir enerji kaynakları pazarının 312 milyar dolar, bigdata ise 15 trilyon dolarlık bir pazar olduğunu söylüyor.
ENLİL BAŞARILI İLK PROJEM
■ Öncesinde başarısızlıkla sonuçlanmış proje deneyimleriniz oldu mu, bizimle paylaşır mısınız?
Lisedeyken TÜBİTAK’a bir proje göndermiştim. “Olamaz” diye reddetmişlerdi. Ne yazık ki, iki sene sonra İngilizler yaptı. Sonrasında sektörünün lideri olan bir firmanın benden istediği bir ürünü geliştirmiştim. TÜBİTAK onu da “pazarınız yok” diye reddetmişti. Üçüncü bir başarısızlığım daha var… Yine kendi geliştirdiğim, henüz örneği olmayan bir projemle, bir Doblo’nun trafikte çekeceği yükü araştırmadığım için elenmiştim. ENLİL Projesi’nde de Kuluçka Merkezi’nden elenmiştim. Aslında ENLİL Projesi başarılı olmuş ilk projem.
■ Başarı dendiğinde ne anlıyorsunuz?
Hayâlini kurduğum şeylerin gerçekleşmesini… Ya da aynı hayâllerin başkaları tarafından da kuruluyor olduğunu görebilmeyi. Başarıyı maddi bir karşılık olarak değerlendirmekten ziyade düşünsel olarak ele almayı tercih ediyorum.
DİREKT GLOBALE ODAKLANILMALI
■ Pek çok gencimiz değişik projeleri gerçekleştirebilmek için çaba sarf ediyor… Ne önerirsiniz?
Her şeyden önce olumsuz konuşanlara kulak asmasınlar. En yakınları bile isteklerini kırıcı sözler söyleyebilir… Pek dikkate almamalarını öneririm. Tabii göz göre göre “bir projeye aşık olmak” da büyük bir tehlikedir. Bunun sorgulamasını yapmalılar. İkinci olarak, yatırımcı veya mevki sahibi insanların olumsuz söylemleri ve yaklaşımları. Bu kişiler daha saldırgan ve cesaret kırıcı olabiliyor.
Projelerine başlarken direkt globale odaklansınlar. Yalnızca ülkemizin sınırları içerisinde kalmadan özgürce düşünüp, yaratmaya devam etsinler derim. Sadece parayı hedefleyen başarıya yoğunlaşmasınlar… İnsanların yüklediği rolleri yaşayacağım diye hayatlarını harcamasınlar. Bizim çok güzel değerlerimiz var; Canan Dağdeviren, Oktay Sinanoğlu, Aziz Sancar ve daha niceleri… Bu insanlar ne diyor bir bakmak gerek.
■ Dünya teknolojik anlamda nereye doğru yol alıyor? İnovasyon ve yüksek katma değerli ürünlere ilişkin bir dünya ve Türkiye değerlendirmesi yaparsak… Ülke olarak bunun neresindeyiz?
Burada çuvaldız olayı devreye giriyor. Biz sadece “Yabancılar ne yapıyor?” deyip bunları araştırıyor, bunları konuşuyoruz. Binlerce lira döküp salonlar kiralıyoruz… Binlerce lira verip sunucu çağırıyor, hayatı boyunca tek bir girişim yapmamış şirket yöneticileri veya kuluçka merkezi yöneticileriyle sempozyumlar düzenleyerek göstermelik bir para ödülüyle vicdanlarımızı rahatlatıyoruz. Teknoloji geliştiren arkadaşlar itilip kakılıyor, benim bir çok girişimci arkadaşım aynı dertten muzdarip. Tüccar zihniyeti ile teknoloji geliştiremeyiz. Teknoloji geliştirmek istiyorsak bürokrasiden ve egolardan arınmamız lazım. Dünyanın en eğitimli mühendislerine sahip değiliz ama en zeki ve yaratıcı olanları kesinlikle bizde.
“YENGEÇ SENDROMU”NA KAPILMIŞIZ
■ Ülke olarak neler yapmalıyız? Ülkemizdeki iş birliği, dayanışma ve destek süreçlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ülke olarak “yengeç sendromu”na kapılmışız. Biri başarılı olacak diye ödümüz kopuyor… Anlamadığımız, anlamamakta ısrar ettiğimiz şey şu: Yanımdaki arkadaşım başarılı olursa beni yukarıya çeker… Batarsa beni de aşağıya sürükler… Paylaşmaktan korkuyoruz… Biri bizim önümüze geçecek diye korkuyoruz… Bilgiden korkuyoruz… Başkalarının başarısızlıklarıyla mutlu olan bir topluluk var. Sizi veya yaptığınız işi “linç ederek” kendi vicdanını rahatlatan bir grup… Bu anlayış değişmediği sürece birbirimizi aşağı çekmekten işlerimize odaklanamayacağız.
Ayrıntılı bilgi: http://devecitech.com/
